İçişleri Icra Vekili Yardımcısı Mehmet Ersoy: “Çokça Güç Tıpkı Şekilde Yalnız Bırakıldık”

Malatya’de ‘Şarki Anadolu Bölgesi Kafile, Asayiş ve Sosyal Harmoni Bölgesel Ense Düzem Çalıştayı’ düzenlendi. İçişleri Nazır Yardımcısı Mehmet Ersoy, “Kapımıza dayandılar, bizim amacıyla fenomen şuydu; tecavüze yağmak yerinde olan komşumuzun kızının zilimize basması, ‘O kapıyı açmam’ diyen var mı? Türkiye o sorumluluğu yerine getirdi ve o zaman kapıları açtı. Sonraları birlikte bu insanların hemencecik kavrayışsız dönüşlerini sağlayabilmek, ülkelerinde ve bölgelerinde emniyetli bölgelere ansız dönüşlerini temin etmek üzere elinden mevrut bütün gayreti gösterdi amma maalesef çokça yoğun tıpkı şekilde boydak bırakıldık” dedi.

Göç İdaresi Başkanlığı Uyum ve İletişim Genel Müdürlüğü ile Mürekkep Milel Mülteciler Faziletli Komiserliği (UNHCR) hareket birliğinde düzenlenen kafile, asayiş ve sosyal neva konularının bölgesel düzeyde katılımla müracaat edilen Barhana, Düzenlilik ve Içtimai Uzlaşma Bölgesel Peş Dozaj Çalıştayları’nın beşincisi, Doğu Küçük Asya’daki cümle illeri kapsayacak şekilde geri Malatya’birlikte tıpkı otelde yapıldı.

Çalıştaya; İçişleri Nazır Yardımcısı Mehmet Ersoy, Malatya Valisi  Hulusi Atmaca, Kafile İdaresi Başkanı Dr. Çekişme Ünlü, UNHCR Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, Barhana idaresi Başkan Yardımcısı Dr. Fert Âşık Tuncer, Uyum ve İletişim Genel Müdürü Dr. Semavi Ok’un yanında Doğu Küçük Asya  Bölgesindeki yer valileri ile manşet temsilcileri ile sair protokol temsilcileri katıldı. Birçok kurumu ve sektörü ilgili kafile yönetiminin ilgilendiren paydaşlarının tıpkı araya gelerek fikir alışverişinde bulunduğu, bölgede yaşanan edimsel gelişmelerin meşveret edildiği çalıştayda; Türkiye’dahi Barhana Yönetimi, Göç ve Güvenlik, Ağır Aksak Göçle Mücadele, Türkiye’bile Yabancılara Yönelik Ölçülü Neva Faaliyetleri, Toplumsal Uyumda Belediyeler ve Domestik Düzeyde Yapılan İş Birlikleri, Sosyal Gerilim Olaylarının İzlenmesi konuları ele alındı.

İçişleri Vekil Yardımcısı Mehmet Ersoy, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, bu çalıştayları dirimsel önemde gördüklerini anlatım etti.

“TÜRKİYE’YE HICRET ETMEK ZORUNDA KALDILAR”

Ersoy, toprak kayması bütün boyutlarıyla ele aldıklarını kaydederek şunları söyledi:

“Acun âdemiyet var olduğu sürece göçlere maruz kalık kıtlıklar, kuralıklar, yokluklar, yoksulluklar ergin, topraklarını kalkmak zorunda kalmışlar. Zaman hem bizim coğrafyamızı hem de içre bulunduğumuz iri mazlumlar coğrafyasını yer dikçe etkileyen kafile ise savaşlar. Hele da iç savaşlar. Bulunduğunuz yer, coğrafi ve jeopolitik konumumuz itibariyle hep savaşların merkezinde aynı şiddetli çemberi içinde mevdu tıpkısı ülkeyiz. Bu büyüklüğünde yoğun şartların bize dayatıldığı benzeri coğrafyada elhamdülillah dünyanın en erinçli ülkesinde ve şehirlerinde yaşıyoruz. Afganistan’dan Fas’a kadar aynı coğrafya dem gölüne dönüştürüldü. Bunların hiçbirine dahlimiz namevcut. İnsanlar Afganistan’dan göç etmek zorunda kaldılar çünkü 40 yıldır tepelerine bomba yağdırıldı. Onların hazar ve huzuruna katkıdan apayrı tek kötülüğümüz olmadı. Ama o insanlar Türkiye’ye hicret etmek buradan birlikte bambaşka ülkelere girmenin yollarını aramak zorunda kaldılar.

“İNSANLARI GERİ O SAVAŞIN İÇİNE İTEMEZDİK”

Irak ve Suriye’ye el erki ifade etmek o insanları özgürleştirmek istediler. Sanki dünyanın bütün diktatörlerini devirdiler, temas tarafa demokrasiyi getirdiler hoppadak Irak, Suriye kaldı. Hızlı Hızlı yanlarındaki ayrıksı diktatörlükleri hayatları boyunca hiç görmediler ve bire bir iç savaş başladı. Suriyeli garibanların tepesine yağdırılan zıpzıp bombalarına inanın hiç dahlimiz olmadı. Hiçbir günahımız namevcut. Akın akın insanlar yaşanmaz ağıl getirilen ülkelerinden kaçacak düz aradılar. Türkiye Cumhuriyeti olarak bu sorunu gördük ve uluslararası camiaya, BM’ye davet yaptık. Suriye’nin kuzeyinde emin bölgeler oluşturalım, savaştan kaçan insanların Suriye toprakları içre tıpkısı yerde tutalım dedik. Ne BM hangi uluslararası halkoyu ne uluslararası camianın önde gelenleri, savaşın üs sorumluları, bombaları şahsen oraya yağdıranlar, özlük şehirlerinde insanları yaşayamaz duruma getirenler sonuç adım alakasız kaldılar. Bu teklifimize yanaşmadılar. İnsanlar sınırımıza dayandı. 10 bin kilometre engin gelmediler, asırlarca alay malay yaşadığımız, ayrımsız uygarlık ve kültür değerlerini paylaştığımız insanlardı. Kapımıza dayandılar, bizim üzere vaka şuydu; tecavüze gitmek durumunda olan komşumuzun kızının zilimize basması, ‘O kapıyı açmam’ diyen var mı? Türkiye o sorumluluğu namına getirdi ve o ahit kapıları açtı. Sonra birlikte bu insanların tezelden izansız dönüşlerini sağlayabilmek, ülkelerinde ve bölgelerinde sakıncasız bölgelere dümbelek dönüşlerini ulaşmak amacıyla elinden mevrut bütün gayreti gösterdi. Amma maalesef çokça güç tıpkı şekilde yalnız bırakıldık. İnsanlık tıpkı yaslı yaşıyorken, ait olduğumuz bu coğrafyanın insanları bu kadar balaban zulme ve acıya maruz kalmışken, bu medeniyetin sunu önde mevrut şişman unsuru namına sesiz kalmamız, görmeden gelmemiz mümkün değildi. Talih adına üzerimize düşen sorumluluğu adamlık, kültürümüz, medeniyet değerlerimiz yerine yalnızca namına getirmeye çalıştık. Başkanlarının yaptığını yapmamız beklenemezdi. Sınırlarımıza dayanan insanları ölüme mahküm edemezdik, anlayışsız o savaşın içine itemezdik. Biz, birilerinin yaptığı kabil Veli Denizinde botlarını şişleyip, çocukları sevimsiz sularda ölümüze mahküm edemezdik. Sınırlarımızda Yunanistan’ın yaptığı kadar onları doğuştan soyup, öldürüp orada bırakamazdık. Bugün bize, ‘Gönderin, atın’ diyorlar. Faydalı, kardeşim hem insanlık hem birlikte arsıulusal hukukun emirleri, vicdan ve hukuki sorumluluğumuz neyse onu yerine getirerek, ayırmak zorundaydık.”

“OLABİLDİĞİNCE TEDBİRLERİMİZİ ALIYORUZ”

“Türkiye tıpkısı muhacir cenneti olmasın diye elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, göstereceğiz” diyen Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

“O yollarda kapılarımızı açtık, beğenmek zorundaydık. Sonraları de rastgele makule tedbiri birlikte aldık. Son 5 yıldır Türkiye’deki Suriyeli nüfusu hiç artmıyor. ‘Aklımızla hezel mı ediyorsunuz, bu kadar doğururken zat illet artmıyor?’ diyorlar. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeleri onun için oluşturduk. 531 bin Suriyelinin ülkelerine dönmelerini sağladık. Sınırlarımızda bütünleşmiş düzenlilik sistemlerini haddinden fazla dolgunca uygular ayla geldik. Geçişlerini engelledik. arada sırada İdlib’te ya bile Suriye’bile kırılan noktalarda birileri günahsız insanları bombalamaktan kalmaktan ansız kalmıyor. Oraya atık her bomba yüzbinlerin göç etme tehdidi emretmek. Bilcümle bunlara karşın olabildiğince tedbirlerimizi alıyoruz. Bu sürede ülkemizde etkili yabancıları, mültecilerin, alelhusus Suriyelilerin içtimai uyumlarına de çok ciddi ehemmiyet vermemiz lazım.

“TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ, HUZURUNU VE GÖÇLE MÜCADELESİNİ İSVİÇRE’DE, AVRUPA’NIN GÖBEĞİNDE YAPMIYORUZ”

Türkiye’nin güvenliği, huzurunu ve göçle mücadelesini İsviçre’de, Avrupa’nın göbeğinde yapmıyoruz. Biz, hep sorunların kaynağı olan bire bir coğrafyanın eksiksiz ortasında ve hepsiyle sınırı olan benzeri bölgesinde yapıyoruz. Bin 300 kilometre sınırımızda devlet, fehamet otoritesi bırakmadılar. PKK’evet komşu yaptılar. Afganistan, Pakistan, Bangladeş’in durumuna bakın. Hep akışı durdurduk, son yıllarda aldığımız tedbirlerle banko hem gelen sayısında çokça çetin düşüş hem de yakalanan sayısında çokça ağırbaşlı artışlar sağlar olduk. Çokça ağır tıpkı mücadele ederek o süreci durdurduk. Güvenliğimize temas aksi etkisinin olmasını bilcümle bu çalışmalarla önledik. Ermenistan, İran, Irak, Suriye, Yunanistan hep komşularımız PKK kamplarına karı sahipliği yaparken, gelişigüzel tarafımız canan Avrupalı dostlarımızın, Amerika’nın silahlandırdığı, eğittiği, donattığı binlerce teröristle, PKK, YPG ile çevrilmişken dosta yürek, düşmana çekinmek verircesine, dikine, herkese ve herhangi bir şeye karşın elhamdülillah arkadaşlarımızın çok büyük fedakarlık ve gayretleriyle, devletimizin alım ve kuruluşlarıyla kamu tıpkı ahenk ve koordinasyon içerisinde göçünden terörüne kadar verdiği kuma akla dayalı mücadeleyle terörün bilcümle unsurlarına karşı sağladığı bukağılık ve hakimiyetle dünyanın genişlik huzurlu ülkesiyiz. İddia ediyorum Hakkari, Şırnak, Diyarbakır dünyanın sunma emin şehirlerinden biri.”

Share: